hesabın var mı? giriş yap

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • sosyal medya olmaktan çıkıp, ana haber bültenine dönüşen insanlardır. dün 18.15 eskişehir-ankara yüksek hızlı treninde ben de gerçekleştirdim bu eylemi. başlarken bi tedirgin oldum, kavga çıksa, linç edilsem kaçacak yerim yok, 250 km hızla giden trenden de atlanmaz ki diye. bu tedirginlikle başlattım kaydı. herkes sus pus oldu, dinledi. yaklaşık on dakika boyunca kimseden ses çıkmadı. kayıt bitti, bir dakika geçti, hala çıt yok. sonra çözüldü insanlar, kimisi kendi arasında muhabbetine döndü, kimisi ses kaydını konuşmaya başladı. bir sonraki vagona geçtim, orada da açtım kaydı son ses. bir teyze ne olduğunu anladıktan sonra "dinlemek istemiyoruz biz bunları, montaj bunlar montaajjj" dedi. ben cevap veremeden birkaç kişi "kendi adına konuş, dinliyoruz biz" diye susturdular teyzeyi. bitince bir sonraki vagona geçtim, orada bir abla ben dinletirken bir yandan düşmanca gözlerle bakıp bir yandan yüksek sesle oflayıp pufluyordu, karşısındaki yolcu kendisini "şşşşt" diye susturup dinlemeye devam etti. toplam beş vagon boyunca karşılaştığım yegane kötü tepkiler bunlardı. bunun dışında insanlar kaydın trende dinletilmesine şaşırdılar ama tepki vermediler. bilal'in sesini duyunca yanındakine kafasını sallayıp "bak işte bu" diye işaret eden de vardı, "ne dinlio ki bu kız" diye şaşkın şaşkın bakan da. şaşkınlıkla bakanlara "başbakanımızla oğlunun ses kaydı çıkmış da, dinlememiştim, şimdi dinliyorum" diye açıklama yaptım. kimisinden bir karşılık aldım, kimisi anında kafasını çevirdi, karşılık alamadım. sonuç olarak 25 şubat 2014 günü 18.15 treniyle eskişehir'den ankara'ya dönen insanlar arasında bu kaydı duymayan neredeyse kalmadı. gururla bildiririm.*

  • küçükken maddi sıkıntılar sebebiyle evden dışarıya iş yapıp üç beş kuruş kazanırdık, bütün aile akşam yemeğinden sonra oturup harıl harıl malı yetiştirmeye çalışırdık, vidalar ve başka parçaları birbirine geçirip ucunu somunla sıkıştırıyorduk sonra onlar bitince boyuna göre kolilere yerleştiriyorduk, bir akşam mallar bitti, babam kolileri apartmanın girişine taşıyacak, babamın bacağından siyatik vardı o yıllar, canı çok yanıyordu, merdivenlerde kolinin biri altından patladı, bütün vidalar şangır şungur merdivenlere saçıldı, canım babacığım o yorgunluk, stres ve çocuklarının, eşinin yapmasını hiçte yapmasını istemediği bişeyin verdiği çaresizlik ve üzgünlükle merdivenlerde kahrolmuştu, o an dünyanın en mutsuz insanıydım, babamın bu kadar üzülmesi, yüzündeki çaresizlik beni kahretmişti. babam üzülmesin diye o an ağlamamıştım ama hıçkıra hıçkıra ağlamak istemiştim.

    o hallerin üstünden çokta uzun olmayan bir süre sonra babam kanserden vefat etti. şimdi çok şükür kendimize ait bir evimiz var, bu ay faturaları nasıl ödeyeceğiz diye strese girmiyoruz. akşamları yorgun argın işten gelip, bizi sevip, sarmalayan bir babamız yok, sonsuza kadar akşamları evde vida somunlayıp, 35 katlı bir apartmanda o kolileri ben taşısam keşke, gerçek garibanlık parasızlık mı babasızlık mı, elbette küçük bir çocuğun babasız kalması.

  • 2 sene boyunca her gun okul cikisi, uskudar iskelesindeki bufelerden 2 liraya tavuk doner-ayran yedim.

  • kıskançlık
    diğerlerini bilmem de benim burcumla ilgili söyleyebileceğim en önemli şey kıskançlık olur. ama sevdiğime karşı. sevdiğini kıskanmaktan bunaltır terazi kadını. kıskanınca gözlerinden alevler çıkar o derece. damarlarında hisseder o kıskançlığı. hayattan soğur. yanındaki 10 yıllık arkadaşı olsa bile fark etmez. illa ayırmaya çalışıyordur. kesin onu sevmiyordur veya sevdiğinde gözü vardır falan filan.

    gözü sende
    bunun haricinde sevdiğine kafayı taktığı için etrafında dünya yakışıklısı adamlar olsa gözü görmez. sürekli iltifat etseler kulakları duymaz.

    kime bakar nasıl bakar
    henüz sevdiği biri yoksa sevdiği adamı kendiyle ilgilenenlerden seçer genellikle. ilgilenen derken bi bakışını gülüşünü yakalamıştır. onu bi tek kendine yaptığına inanır sever o adamı. çabuk sever. çabuk aşık olur. aşka inanır.

    genel manada konuşması gülüşü gözleri güzel adam kombinasyonundan çok etkilenir. konuşma derken onla güzel konuşacak. bazen de bi tek o varmış gibi davranıcak filan. bu yüzden diyorum ya yakışıklı olması gerekmiyor. güzel kokuyorsa bağlanır. neyse işte genelde böyle adamlara takılır.

    ilgi beklentisi
    ilgi görmeye bayılır. ilgisizlikten dolayı soğur ve uzaklaşır. efsane gıcık olur ilgisiz adama. adam seviyorsa sürekli ilgilenmek durumundadır. ilgisizlik durumlarında gözü başkasına kaymaz ama onu kıskandırmaya çalışabilir.

    çok yakışıklı adam sadece arkadaşıdır
    sevdikleri genelde çok yakışıklı adamlar değildir. çok yakışıklılar herkesin beğenisini kazananlar ilgisini çekmez. kıskanç çünkü katlanamaz herkesin beğendiği adama. arası iyidir ama hep friendzone'lar onları. onlara sevgilisini nasıl sevdiğinden bahseder. dışardan bakanlar ortamların hoş çocuğuyla nasıl böyle samimi olduğuna şaşırır. aralarında bişey var bile sanar. imalarda bulunur hatta kıskanırlar. rahat rahat arar konuşur çağırır, muhabbet eder, tersler, dalga geçer.vs. çünkü o sadece arkadaşıdır bu yüzden istediği gibi davranır.

    sevince saçma davranır
    kafayı taktığı adama da hiç o kadar rahat davranamaz. hatta genelde saçmalar. yersiz hareketlerine kendi de anlam veremez. sonra günlerce düşünür üzülür. hatayı hep kendimde arar. onu hep melek sanar. gözünde büyütür abartır ilahlaştırır.

    sevmedin ve bittin
    sevilmediğini anladıysa öyle bi hisse dahi kapıldıysa 5 saniye fazladan beklemez. o saniye konuyu kapatır. vazgeçer. ama sevildiğini sanıyorsa o adam canına okusa hayatı zindan etse vazgeçmez.

    vazgeçme meselesi
    vazgeçtiği adamı pat diye unutur yeni aşklara yelken açar. arkasına bakmaz. dünyaları önüne serse umursamaz. bi kez sevilmediğini hissettiği an bi daha güvenemez o adama. inanamaz. sevmeye devam edemez.

    erkekten beklentisi
    sevsin belli etsin yanında olsun. ilgilensin. her dışarı çıkalım dediğinde yorgunum demesin. bazen de tamam desin. gideceği yeri adam seçsin ona uyayım diye bekler. otoriter olmalıdır adam. ona sormasın. şuraya gidiyoruz desin adam.

    kıskanmıyorsa s.. olup gitsin afedersin. ama güzel kıskansın. onu hasta etmek yerine bunu ona söylesin. kıskandığı şey neyse bi daha yapmaz zaten. ya da dikkat edilecek bişey varsa eder. hiç de gocunmaz. kendisine karışılmasından rahatsız olmaz.

    belirsiz hareketlerden nefret eder, seven adam sevdiğini açık net söyleyecek. sürekli peşinden koşmak, ilgisizlik, bi öyle bi böyle tavırlar onu soğutur.

    hediye
    düşünülmemiş sadece parası neyse verilip alınmış hediyelere hiç değer vermez. gıcık olur. pahalı çantada ayakkabıda gözü yoktur. nolur düşünerek alınmış olsun. o hediye canı, vazgeçilmezi olur. kaybederse kendini affetmez o derece. küçük şeylerden çok mutlu olur. eliyle yemek yedirme, durup dururken sarılma, gözlerine bakarken konuşamama gibi sevimli şeyler.

    ortamı
    kimseyle çok aşırı samimi olmaz. herkesle meraba merabası vardır. ama çok çok yakın olduğu bir yada iki insan vardır. onların da başkasıyla çok samimi olmasına tahammül edemez. rahatsız olur. gıcık olur. trip atar. sırf o gün takılmış olmak için kimseyle arkadaşlık etmez. böyle yapan insanları da etrafında istemez. çok seçer. çok çok yakın olmanın dışında da samimi olduğu çok fazla insan yoktur.

    evde oturmayı hiç sevmez kültürel etkinliklere bayılır. ama yanında samimi olduğu biri olmayacaksa gerekirse bi hafta evden çıkmaz.

    arkadaş konusunda biraz salaktır. seçicidir ama hemen de inanır sevildiğine. herkesi kendi sanar. aklından ne geçiyorsa aynısını o da düşünüyor zanneder. laflarının yanlış anlaşılacağı aklına gelmez. doğum günlerini özel günlerini unutmaz kutlar. kendi doğum gününün de kutlanmasını da bekler.

    özel konuları da anlatır. saklamaz hiç. aptal insana katlanamaz. onla uğraşırlarsa tersler aşağılar. genel anlamda muhattap olmaz.

    ayrıntılar
    aşk mı para mı derseniz aşk der. parayı kendi kazanacak hırsa ve azme sahiptir. dış görünüş meselesinde iyi şeyler yazmışsınız allah razı olsun. bu sizin bileceğiniz bişey. ben içimde kopanları yazmak istedim. acı çekme konusunda güçlüdür hiç belli etmez. hakikaten monalisa smile moduna girer. ama derdi sevgiliyse normalde kapanmak bilmeyen çenesi kapanır. sessiz sürekli uyuyan gerekmedikçe dışarı çıkmayan bi insan olur. düzeltene kadar kendine gelemez. 50 tane kankası olsun sevgilisi yoksa hayat çok anlamsızdır. içinde boşluk taşır. sürüklenir. amaçlarını unutur, bu yüzden yalnız olmaktan nefret eder. katlanamaz.

    kenara köşeye kaydetmişim. çok tepki çekmekten korktum sanırım. bunlar tamamen subjektif görüşlerim olup çoğunluğunu diğer terazilerde de görmekteyim. bak sadece bende olan şeyler diye değil. altını çizeyim tekrar. yazdıklarım tamamen doğru olmayabilir. kızmayın. üzmeyin beni.

    edit; özellikle aşk konusuna değinmişsin ne ima etmeye çalışıyorsun diyen oldu. ben bunu; bana böyle böyle davranın demeye yazmadım. kimseyle işim yok benim. ayrıca insanlar burç muhabbetinde aşk konusunu merak ediyor diye bu konudan bahsettim. hobi olarak astrolojiyle ilgilenen kaç kişi var allahaşkına. hoşlandığınız terazi kızları neyin kafasını yaşıyor anlayın diye yazdım. ya da ben teraziyim bi tek ben mi böyleyim diyenler için yazdım.

  • sadece üniversite önlerinde değil de içinde de bekleyenleri vardır. hatta bazılarının üniversite içerisinde odaları bile vardır.

  • annemin birden bire yaslandigi yaz.
    uc kardesiz. annem gundelige gidiyor. babam kumarbaz. evden annemin pazara gidip en ucuzundan haftalik sebze ve para kalirsa da biraz meyve alalim diye biraktigi parayi bile alip kumara yatiriyor. evin kuytu koselerinde sabahlari annem, ogleden sonra babam; biri surekli bir sey sakliyor, digeri surekli onu bulup, kumara yatiriyor. sonra annem, paralari karsi komsu melahat teyzelere birakmaya basliyor.
    o arada, annem surekli bizimle pazarlik halinde: ''okuyacaksiniz, meslek sahibi olacaksiniz. bizim gibi olmayacak hayatiniz.''
    ''tamam anne'' diyoruz. tamam anne. yeter anne. yeter baba. yeter baba! bunu en cok kucuk abim soyluyor. ben pek sesimi cikaramiyorum. korkuyorum.

    buyuk abim o yaz askeri okulu kazaniyor. yazili sinavdan sonraki diger sinavlara girsin diye annemle babam, bizi birakip bursa'ya gidiyorlar. spor ayakkabisi olmadigi icin yalin ayak kosarak kazaniyor kosu sinavini. babam gururlu: "ciplak ayakla bile gecti butun cocuklari." sonra diger sinavlari da kazaniyor ama annem fikrini degistiyor. ''askeri okula gonderemem daha cok kucuk'' diyor komsulara. ama lıseye yazdirmak icin ceket lazim. okul ceketi cok pahali. para yok. hic mi yok? hic yok. sonra kapi kapi dolasiyor tum akrabalari: cocugunuza kucuk gelen lıse ceketi var mi? kimsede yok. hic mi yok? hic yok.

    ''daha ceketi bulamiyorsun, nasil okutacaksin ki'' deyip vazgeciyor. ve abim bursa'ya bir daha goturuluyor. donus yolunda annem yaslaniyor. 3.5 saatte genc bir kadindan yasli bir kadina donusuyor. geri dondugunde cok sasiriyorum. ama soramam. kizabilir.
    kayit icin bir kontrat imzalamamiz gerekiyormus. eger olur da abim okulda duramaz, mezun olmadan once ayrilmak isterse taahhütnamede belirtilen miktarda parayi odemek zorundaymisiz. iki de kefil istiyorlar. kefillerden biri annemin yegeni: imam. digerini bulamiyoruz. sonra bir komsumuz ''ben imzalarim'' diyor. onlar da fakir ama ''imzalarim ben'' diyen ali abi itfaiyeci. memur oldugu icin imzasi gecerli. sonra ali abi cok genc yasta kalp krizinden oldu. ailece hala dua ederiz ona. sonra...sonra daha baska bir suru hikaye.

    o yazin sonunda abimi gormeye gidiyoruz. cok guzel bir bahcedeyiz. heyecanla bekliyoruz. kapilar acilacak. ogrenciler bahceye cikacak. ve iste aciliyor tum kapilar: birbirinin ayni yuzlerce cocuk. hangisi abim anlayamiyorum. hepsi ayni kiyafet icinde. saclari ayni sekilde kesilmis. sonra kalabik arasindan yavas yavas yaklasiyor abim. onu gorunce neden bilmiyorum agliyorum. abim degil sanki. pazardan alinma ayakkabilarimdan birinin numarasi kucukmus: o gun ilk kez giydigimden daha once anlamamistik. ayagimi acitan ayakkabiyi cikariyorum. beyaz corabimda kan.