hesabın var mı? giriş yap

  • korsanların taktıkları tek göz bandının amacı yaralanma sonucu kaybettikleri tek gözü saklamak değildir.

    aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama ani bir şekilde geçtiğiniz zaman gözünüzün karanlık ortama alışması için belli bir süre gerektiğini, gözün karanlık ortama hemen adapte olamadığını hepiniz tecrübe etmişsinizdir. işte korsan gemilerindeki kaptan korsanlar sürekli olarak güverte ile depo ya da kamara arasında gidip geldikleri için, gözün karanlığa alışma süresini yok etmek amacıyla bu göz bandını kullanıyorlar. güverteden içeri (aydınlıktan karanlığa) geçtiklerinde göz bandını çıkarıp gün boyu göz bandının altında karanlıkta kalan gözü kullanıyorlar. bu şekilde göz bandı tarafındaki göz, zaten gün boyu karanlıkta kaldığı için karanlığa hazır bir şekilde bekliyor, karanlığa alışma süresi yaşamıyor ve hemen net görmeye başlıyor. özellikle savaş gibi saniyelerin hayatınıza mal olabileceği kritik anlarda gözün karanlığa alışma süresini göz bandı sayesinde yok etmek çok büyük önem taşıyor.

    ekleme: yukarıda yazdıklarıma inanmayanlar oldu. tek göz bandının anlattığım şekilde kullanıldığı zaman ne kadar da büyük bir fark yaratabileceğini ve bilimsel kısa bir açıklamasını şuradan izleyebilirsiniz.

    diğer kaynaklar:
    http://www.theladbible.com/…wear-eye-patches-280416
    http://www.wsj.com/…7887323646604578404581544768850
    http://mentalfloss.com/…id-pirates-wear-eye-patches

  • lego adamlarım var; kafalarındaki deliğin şapka vs için olduğunu düşünüyordum.

    işin aslı, mühendislerin, çocukların yutma ihtimaline karşı, boğazlarında kaldığında nefes alabilsinler diye böyle ürettiğini öğrendim. yuvarlak ve boğazı tamamen kapatabilecek diğer bir kaç parçada da aynı delik bulunuyormuş.

    hazır araştırmışken ve başlıkta da legoya hiç yer verilmemişken, lego hakkındaki diğer ilginç bilgilerle devam edeyim;

    1* en çok üretilen klasik lego 2x4 olanmış. yani 8 çıkıntılı olan.

    -bu 2x4 legodan 2 tanesini 24 farklı kombinasyonla birleştirebiliyormuşuz. fotoğraf

    -bu legolardan 3 adet olduğunda, 1060 farklı kombinasyon,

    -(şimdi hazır olun) sadece ve sadece 6 adet 2x4 lego parçası, 915 milyondan fazla farklı kombinasyonla birleşebiliyormuş. 915.000.000!

    2* fabrikada üretilen parçaların hata oranı sadece 1/100.000 imiş. yani dünya üzerindeki herhangi iki parça tıpkısının aynısıymış. (muhteşem mühendislik.)

    3* lego danimarka menşeili olup, ismi danca'da 'leg godt'dan gelmiş. yani 'iyi oyna', 'play well' manasındaymış.

    4* 2 milyon lego kullanılarak, japonya'nın, binalarıyla, yollarıyla, herşeyiyle birebir minyatürü yapılmış.

    foto 2, foto 3

    5* pahalı olması, öncelikli olarak marka değerinden değil; 1 kilo legonun, 2 kg petrolle ve muazzam bir enerjiyle üretildiğindenmiş. yapı maddesi abs imiş. (acrylonitrile butadiene styrene)

    bu abs' maddesinin diğer başlıca kullanım yerleri, önemli otomobil parçaları ve kasklarmış.

    6* bir çok avrupa ülkesinde, ülkemizdeki gibi standart satış şeklinin aksine, çoğunlukla satış şekli şu şekillerde oluyormuş; belirli bir fiyattan, açık büfe tarzı, belirli mililitre'deki kutuya istediğin parçaları koyarak ve büfe, şekerci gibi dükkanlarda kilo hesabı ile... (kilosu da 15-20 euro arası değişiyor)

  • lösemi hastalığını yeni atlatan arkadaşım, "sohbet ortasında hastaneye gitmem lazım aşı olucam" dedi. hayırdır ne aşısı dediğimde hepatit aşısı cevabını verdi. meğerse vücuttaki kan yenilendiği için, bebekler gibi belirli aylarda aşı olması gerekiyormuş. kanseri atlattıktan sonra yeniden doğmanın hakkını veriyorlar.

  • kanser olmadığım gerçeği. ayrı ayrı yerlerde 3 doktor o kadar emindi ki ben de inanmıştım gerçi ilk ikisi kıbrıstaydı o yüzden ziktiri çekmiştim tabi içimden. 2 ay önce falan döndüm istanbuldaki de evet deyince baya baya moda girmiştim ama geçer ya moduna. meğerse kanser değilmişim. yeni öğrendim ama ben de garip bi iz bıraktı diyebilirim. öleceğmi anladım er ya da geç. evet bundan müzdarip yaşayıp iş güç okul kurs peşinde koşturmaktan bu gerçeği atlamışım yıllarca. ölecez la ve aniden olacak sanırım ben daha fazla bu strese dayanamaya cağım bu gereksiz koşturmacaya. belirsiz gelecek için bu kadar efor sarfetmeye dayanamıyorum şimdi. yaşamak istiyorum ben gerçekten yaşadığımı hissederek yaşamak istiyorum. ama okul bitmeden bunu yapamayacağımı da biliyorum bu da fazla ikiyüzlüce ve canımı sıkıyo. toplumdan uzaklaşmayı planlayıp yine de toplum içinde sahip olmam gereken vasıfları kazanmanın peşinde koşturuyorum şimdi. kendimden de tiksinmkeye başladım. iç mimar dekoratör ne boksa olmak istemiyorum 3d max bilmek istemiyorum ben insan olmak istiyorum en çok bunu istiyorum. da du bakalım şarteller ne zaman atacak? bekliyor insan gene de.

  • dünya üzerinde ezber bozan ülke sınırlarının varlığı. genellikle iki ülkenin toprağını; tepeden tırnağa silahlı askerler, uzman köpekler, dikenli tel ve mayınlar, katı pasaport kontrolleri vb. gibi bilinen görüntülerin ötesinde ayıran ve tüm klişeleri yerle bir eden sınırlar bunlar. ilginç.

    1. çin ve moğolistan birbiriyle öpüşen iki dinozor.

    2. isveç-finlandiya sınırda golf bile oynayabilirsiniz*.

    3. brezilya-uruguay arada yalnızca bir kaldırım var.

    4. amerika birleşik devletleri-kanada derby line adında amerika/vermont'da bulunan ve tam iki ülke arasındaki sınırda yer alan bir köy.

    5. rusya-amerika birleşik devletleri iki ülke arasında ve hem chukotka, hem de alaska'ya 35 km. uzaklıkta bulunan bir ada. buna karşın 21 saatlik bir fark var arada.

    6. [http://i.hizliresim.com/nep5gp.jpg norveç-isveç

    7. almanya-çekya tek kelimeyle nefes kesici bir manzaraya sahip sınır.

    8. nepal-çin everest'den geçen bir hat.

    9. polonya-ukrayna polonyalı sanatçı jaroslaw koziara tarafından tasarlanan dev bir balık görünümü ile iki ülke arasında oluşturulmuş sınır.

    10. arjantin-brezilya-paraguay sol tarafta arjantin, ortada paraguay, sağda brezilya. hoş.

    11.belçika-hollanda belçika'dan bir adım atarak, hollanda'daki bir kafeye girmeniz mümkün. güzel.

    12. almanya-hollanda eurode iş merkezi'ndeki metal bantın iki ülkeyi ayırdığı sınır. her iki tarafta da posta kutuları bulunmasına rağmen, gönderilerin alıcılarına ulaşması bir haftayı alıyor*.

    teşekkür edit'i: sevgili @mouse sanitary pad'e çok teşekkür ederim nazik hatırlatışı için. 1. sırada yazdığım ''çin ve mongolya''yı, ''çin ve moğolistan'' olarak; ''dinazor'' kelimesini de ''dinozor'' olarak düzelttim. sağolsun.

  • bildiğiniz üzere reklamların süreleri her ülkede kontrol altında tutuluyor. bu regülasyonlar da genellikle saat başına yayınlanan reklam süreleri ile yapılmaya çalışılıyor. emin değilim ama türkiye'de 1 saatte maks. 12 dakika reklam yayınlanabiliyor sanırım. neyse amerika'da kablolu yayın yapan kanallar bu saat başına reklam yayınlama süresini maksimize etmek için yayınladıkları içeriklerin hızını arttırıyorlarmış. youtube'dan alışık olduğumuz videonun hızını arttırma şeysi var ya aynen onu yapıyorlarmış. videoların hızını %7'ye kadar arttırmayı başarmışlar. bunu da ilk fark edenler seinfeld izleyicileri olmuş. önceden yayınlanan 25 dakikalık bir bölümün 22 dakikaya düştüğünü görünce araştırmışlar ve dizinin hızlandırıldığını fark etmişler. bu sayede 1 saatlik dilim içinde kanallar aynı içeriği yayınlayıp daha fazla süre reklam alabilmeye çalışmışlar. aşağıdaki makale 2015 yılından ve bunu netflix gibi dijital platformların varlığı ile baş edebilmek adına daha fazla reklam almak için yaptıklarını ama izleyici tarafından bunun ters teptiğini yazmışlar. günümüz koşullarında haklı olduklarını görüyoruz sanırım.

    menbaı

  • çünkü akıllı bıdıkçığım;

    6-7 kasım haftasından sonra milli araya giriliyor ve 8 kasım pazartesi maç oynatamıyorsun.

    bu nedenle perşembe günü avrupa maçına çıkacak galatasaray ve fenerbaçhe 7 kasım pazar, çarşamba günü avrupa maçına çıkacak beşiktaş 6 kasım cumartesi oynuyor. böylece adil bir fikstür dağılımı olmuş oluyor.

    bu kadar basit.

    biraz araştırsanız, 2 dakika kafanızı çalıştırıp mantık yürütseniz sonuca ulaşacaksınız ama bizim ülkede genel bir sorun bu maalesef.

  • elden 13 milyon 900 bin dolar verip, faizsiz şekilde verdiği kadar kazanmaya çalışan cahil bir insanın dolandırıldığı olaydır.

    her ay az az verip, bunları iyice zeki olduklarına inandırmış ablam. tabii bunlar zeki değil, sadece kendilerini kurnaz sanan doyumsuz tipler.

    neyse bu tarz anadolu köylüsü zihniyetine de üzülmeyelim.

  • maçın iptal haberi geldikten sonra bile sanki takımlar birazdan çıkıp oynayacakmış gibi yayın yaptılar ve hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya devam ettiler. yayıncı kuruluş olarak yaşananlarla ilgili en ufak bir bilgi vermeden pat diye yayını kestiler ve dizi yayınlamaya başladılar.
    çok tanıdık gelmedi mi? 20 yıldır yaşanan her rezalet havuz medyası nasıl yönetilip insanların algılarıyla nasıl oynanıyor bir kez daha canlı olarak gösterdiler.
    ayrıca muhabirinden tut da yorumcusuna kadar; nasıl hiçbir şey yokmuş gibi davrandınız? ulan insan bir maaş için, para için bu kadar alçalır mı be?