• 1979 yılında sinema sektöründen haberi olmayan insanlar tarafından eleştirilen film. türkiye'de aynı dönemde çekilen filmlerin kalitesi belli. film oldukları bile şüpheli. en basit sahneleri bile çekemiyorlar. dünya da ise o dönemde star wars: a new hope (1977) çıkmış ve şuan açıp izlediğiniz zaman ne kadar basit geldiğini ve filmin yaşlandığını göreceksiniz. bir çok pratik efekt gözünüze batacak ve bu ne diyeceksiniz. fakat;

    44 sene önce yapılmış alien'dan size 6 kare bırakacağım.

    1
    2
    3
    4
    5
    6

    şu görüntüleri 2023'te yeni bir netflix filmi çıkıyor diye yayınlasan sırıtmaz. hatta bir çok netflix bilim kurgusunda göre pratik efektleri sebebiyle de daha iyi görüntüleri olan film. 44 yıl önce çekilmiş bir filmin günümüz cgi teknolojisini ezmesidir bunun adı!!!

    birde filmin senaryosu yok diyen iq yoksunu insanlar var. recep ivedik tadında film izlersen elbette ne anlattığını anlamazsın. film sana herşeyi kör gözüne parmak söylemiyor. ilk 2-3 dakikasında konuşma bile yok. bazı şeyleri konuşmalardan gözlemlerden senin çıkarman alt metin okuman lazım. ash'in robot olduğunu anlaman için kenarda kendini usb ile şarj ederken görmen gerekmiyor. diğer crew ile olan iletişimi ve tepkisizliklerine bakacaksın. alien'ın vücut yapısı bile nasıl bir canlı olduğu konusunda bir çok tüyo içeriyor. alien yaratıcısı o dahi içinde ayrı başlık var. (bkz: hans ruedi giger)

    film'e tekrar dönersek en büyük artısı geminin ruhsuzluğu ve insanın yaşam enerjisini alan siyahi koridorları. adeta bir fabrika gibi içini boğan bir ortam. o sebeple kendini hep rahatsız hissediyorsun. yemek yedikleri ana salon hariç her an bir yerden bir şey çıkabilir hissi film boyunca insanı koltuğuna çiviliyor. bir diğer önemli konu ise günümüzde bile kadın aktrislerin başrol oynamadığı oynatılmadığını düşünürsek 1979'da bir kadını baş aktris olarak ekleyip (bkz: sigourney weaver) bu işin altından kalkmasını da sağlayan (bkz: ridley scott)'a teşekkürler. (85 yaşına girdi kral.)

    zira burada amacım sjw'lik yapmak değil. sırf bir filmde kadın başrol olması için kadın koyulmaz. ama hak ettiğini düşündüğün kişi kadında olsa erkekte olsa trans bireyde olsa o rolü vermelisin. bunu 1979 yapabilen ve doğru oyuncuyu seçip mükemmel bir kurgu hazırlayan ridley scott'ın becerisi. 1979 yılında klişe olmayan bir film çekebilmek büyük başarı. dahası iyi aktör seçip doğru rolde oynatırsan kimse milliyetini ve cinsiyetine bakmaz. ama sen kör göze parmak netflix gibi her tenden her renkten koyalım kafasıyla film çekersen kimse hatırlamaz.

    bir parantezde filmin müziklerini yapan jerry goldsmith'e. kendisine filmi yollamışlar ve al hocam izle sana sınırsız süre bu filmin müziklerini yap demişler. adam öyle bir soundtrack hazırlamış ki sanki başka herhangi bir soundtrackle bu film olmazmış gibi geliyor. favori parçam ise hypersleep . koridorlarda gezerken ve ilk yumurtaya bakarken "its live organizm" derken arkada bu çalıyordu ve ben o sırada sanki adamın yanında hissediyordum kendimi.

    son olarak benim için alien serisi şudur:
    ***alien 1: bilim kurgu / korku : riddley scott > 9,5/10
    aliens 2: bilim kurgu / aksiyon : james cameron > 9/10
    aliein 3: bilim kurgu / alsiyon + korku : david fincher > 7/10
    alien 4 ( diriliş) : bilim kurgu / aksiyon + korku: jean.p jeunet > 6.5/10
    alien prometheus: bilim kurgu / mistik : riddley scott > 7.5 /10
    alien: covenant: bilim kurgu korku: riddley scott > 7/10

    edit: entry debe'de ve alien severler akın akın geliyor özel mesajla . birbirimize sarılıp ağlıyoruz . bir tek ridley scott eksik. sinema entrylerimde bu ilk değil daha önce de schinder list ile girmiştim debe'ye. okumak isteyenler için.
  • sjw ve ripley'in kadın olması üzerine:

    dağın kızları

    1970'li yıllarda abd'nin appalachia bölgesindeki maden ocaklarına kadın maden işçilerini de alırlar. appalachia, abd'nin geri kalmış bölgelerinden biridir. kasabaları, sizi 200 yıl öncesine ışınlar. bölgenin en önemli iş kolları madencilik ve ormancılıktır.

    abd'de hukuken yasak olmamasına rağmen, kültürel sebeplerden dolayı kadınları maden ocaklarına almıyorlardı. bu yüzden de 70'li yıllarda kadınlar madene inebilmek için hukuki mücadele başlatıyor.

    madene inen kadınlar

    ancak ilk kadın madenciler sıkıntı çekiyor. aşağıda ocakta tacize maruz kalıyorlar. yüzeye çıktıkların da ise madenci karılarının hışmına uğruyorlar. madenci karıları, hatunlara hafif yollu muamelesi çekiyor. saygın bir kadın neden yerin yüzlerce metre altına, onca erkeğin arasına insin ki?

    --- iş makinaları ve toplumsal cinsiyet ---

    fakat esas problem, ocakta erkek işçilerin kadınlara yıldırma taktiği uygulamasıdır. mesela kadınlara istinat duvarı için gerekli olan tomrukları taşıtıyorlar.

    kadınlar da taşısın. iki kişinin kaldıramadığı tomruğu üç kadın kaldırır.

    tomruk taşıma

    ancak erkekler kadınlara ocakta angaryaları kitlerken, kendileri iş makinalarını kullanıyor. iş makinaları ile çalışmak hem daha güvenlidir hem de daha kolay hem de ücretleri daha dolgundur.

    ancak bu makineleri kullanabilmek için sertifikalarınızın olması gerekir. erkek işçiler, kadın işçileri makinelerin yanına bile yaklaştırmıyor. kadınların önlerini kapatarak, vasıfsız işçi olmaya mahkum ediyor.

    yukardaki cinsiyet ve iş makinası ilişkisini, almanya'daki ve hollanda'daki metal işleme atölyelerinde de gözlemledim.

    ağır sanayi geleneksel olarak maçoluğun kalesidir. soracak olursanız eğer kas gücü. ancak kaynak dikişlerinin temizlenmesi gibi fiziksel efor gerektiren angarya işleri kadınlara kilitliyorlar. erkekler ise daha teknik işler için tezgahlarda çalışıyorlar. onların ünvanı artık operatördür.

    sözlükte sık sık okuyorum, bazı erkekler, "feministler, madenlerde ölen erkekler konusunda suspus" diye ağlıyor. aslında maden işçilerini çok da dert ettikleri yok. ofislerindeki pelinsu'nun taş ocaklarında sürünmesinin tatlı hayalini kuruyorlar. ama öyle bir dünya yok. eğer türkiye'de kadınlar da işçi olarak maden ocaklarında çalışabilseydi, ocağa bayan gluten inmeyecekti. adana'da pamuk toplayan kürt kadınlar inecekti. nitekim almanya'daki metal işleme atölyelerindeki angaryaları da polonyalı kadınlar yapıyor. yani ucuzun da ucuzu emek.

    buradaki ketenpere şu: kadınları vasıfsız işçiliğe mahkum etmek. ama bunu kamufle etmek için de biyolojik cinsiyet farklılıklarının altını çizmek, ağır sanayiyi kas gücü üzerinden tanımlamak.

    ***

    alien serisinin ilk iki filmi, kadınların madene inmeye başladığı dönemde çekildi. serinin ikinci filminde ripley askerlere yardım edebileceğini söyler. powerloader kullanma sertifikası vardır. adamlar, bunu duyunca alaycı bir şekilde güler: iş makinesi kullanabilen bir kadın!

    benim sertifikam var

    --- bilim kurgu ve hayal etmek ---

    sigourney weaver'ı çok seviyorum. ama ripley rolü için erkeklerle yarışarak, daha iyi olduğunu ispatladığı için bu rolü erkeklerin elinden almadı. bilakis ridley scott, erkek olarak yazılmış olan ripley karakterini bir kadına oynatmaya karar verdi. bence çok isabetli bir karardır ve aslında dönemin ruhuna da çok uygundur.

    "aman bana sjw demesinler" diye korkmanın anlamı da yok. başka bir dünyanın mümkün olabileceğini hayal etmemiz gerekiyor. bunun için de aslında bilimkurgu güzel bir türdür.

    misal yeni seri battlestar galactica'da starbuck karakterini kadına çevrilmekle kalmadılar ama aynı zamanda unisex bir evren yarattılar. nitekim askerler karma koğuşta kalmaktadır.

    galactica'nın karma koğuşu

    ama bu bir hayal olarak kalmadı. norveç ordusu da karma yatakhanelere geçti.

    norveç'te kışla

    ripley ve powerloader sahnesinden sonra, giyilebilir iskelet olan eksoskeleton bilim kurgu dünyasında sık tekrarlanan bir motif haline geldi.

    angel of verdun

    cephede kullanılan mekanik dış iskeletlerin filmlerde izlediğimiz hali alması biraz uzak bir gelecek. ancak daha basit formları bir iş güvenliği ekipmanı olarak kullanılmaya başlandı.

    omurgayı koruyan dış iskelet

    bu ekipmanlar, size ekstra güç vermiyor, sizi süper kahramana çevirmiyor. ancak kaslara ve iskelete binen ağırlığı yükleniyor. işçinin sakatlanmasını engelliyor ve daha az efor sarf etmesini sağlıyor.

    aşağıda bir tekstil fabrikasında kullanımı var. eskiden iplik bobinleri 4 kg ağırlığındaydı. ancak makinaların dur-kalk sayısını azaltmak için 12 kg'ya kadar çıktı. bu bobinlerin makinalara yüklenmeleri, işçilerde sırt ve omuz sakatlanmalarına neden olmaktadır.

    kadın işçiler ve eksoskeleton

    aşağıdaki linkte ise ford'un montaj hattında çalışan işçiler için geliştirdiği eksoskeleton yer almakta. bu dış iskelet, 8 saat boyunca kollarını havaya kaldırarak çalışan işçilerin omuzlarını koruyor.

    ford üretim bandında dış iskelet
  • yillar sonra yeniden izledigim bu filmde dikkatimi çeken sey, herkesin fosur fosur sigara içmesi oldu. yemek sirasinda, muhabbet sirasinda, makineler bozuldu simdi ne yapacagiz sirasinda... ondan sonra da birinin akcigerinden bir sey çikmismis. çikar tabii! o kadar sigaraya ciger mi dayanir!
  • yıllar geçmesine rağmen kıyısından köşesinden gizli saklı bilgiler edindiğimiz film. jamiroquai'in virtual insanity'sinin *ilk 15 saniyesinde duyulan sesler nostromo'nun ana kompüterinin *, mürettebatın sonradan inmeye pişman olduğu gezegenden aldığı sinyallere aittir. filmi defalarca izlememe rağmen sample'ı bir türlü yakalayamayıp delirmiştim ama en sonunda başarmıştım.

    --- spoiler ---

    ayrıca bu film 1978 yazından sonbaharına kadar olan sürede çekilmiş, 1979 yazında da görücüye çıkmıştır*. sonraları ridley scott gerçeğe uygun olmamakla eleştirilen ash'in sahnesi için bir röportajında,

    "ben de daha iyisini yapmayı isterdim ama bize verilen bütçeyle ve o zamanın şartlarıyla yapabileceğimizin en iyisi bu idi. ayrıca android bileşkeninde kullandığımız maddeler (hayvar, süt, kristal mermer) sahnenin uzaması nedeniyle kurudu ve model android kafasının ana maddesi lateks olduğu için bunun büzüşmesine yol açtı ve sonuçta benim de pek hoşnut olmadığım bir sahne ortaya çıktı ve eleştirmenler hemen 'bu b movie sahnesi de ne böyle?' diyerek saldırmaya başladı. bu sahneyi daha gerçekçi çekmek için bütçenin biraz daha yükselmesi lazımdı ve 20th century fox bunu kabul etmedi. ben de zamanın darlığı ve elde olmayan imkanlardan dolayı sahneyi bu şekilde bıraktım."

    demiştir.

    --- spoiler ---
  • basarili (hatta suna efsanevi diyelim biz) bir film olmak icin afili gufili senaryoya, twist'e, drama illa da gerek olmadigini kanitlayan bir filmdir. kac kere izledim belli degil. sanirim her formatta izledim ben bu filmi: vhs, laserdisc, vcd (hatta svcd'de bile izledim), dvd ve bluray.

    senaryosu basittir. hatta bildigim kadariyla 1950lerin bir b-filminden alinmistir. ama iyi bir execution (bkz: idame ettirmek) ve atmosfer ustune atmosferle allah gibi bir film olup cikmistir.

    detaylar da onemli tabii. mesela mürettebat. nostromo, maden tasiyan bir gemi. mürettebatı da ona gore. yani michael fassbender ve charlize theron gibi guzellik abidesi degiller. isci takimi yani hepsi. herhangi bir yamuga karsi hemen soruyorlar "abi simdi gidiyoruz da. bak bu ekstra mesaiye girer. paramizi isterük!" diye. ozellikle de brett karakterini oynayan harry dean stanton! su tipe bakin yau! anadolu'nun bagrindan kopup da gelmis asdhsdflshdhfpds
    murettebatin geri kalani da senin benim gibi insanlardan olusuyor. kuru götlü ripley de dahil.

    keza nostromo da oyle. jilet gibi ve temiz bir gemi degil. yogunlasmadan akan su mu istersin, sagda solda sallanan kanca mi ararsin...ohoo. tuvaletleri de dinlenme tesisi ayarinda pimpistir kesin. kedisi bile var lan. hatta oyle kendi kafasina gore geziniyor icinde. bi de sonra onu aramaya ugrasiyorlar. amk kedisi.

    r. scott set dizayni icin dogru kisilerle calismis. sanirim metruk gemi ve yaratik tasarimi icin h. r. giger'dan daha iyisi bulunamazdi. nostromo dizayni da yanilmiyorsam chris fossadinda isin piri bir abiye ait.

    ayrica filmin gerilimden ziyade rahatsiz edici tarafi da var. bunun icin de senaryo yazari dan o'bannon ve -gene- giger'a tesekkur etmeliyiz. rahatsiz edici tarafi seksüel cagrisimlar yapmasinda. metruk yaratik gemisi uzaktan yarraga benziyor, girisleri am gibi. yumurtalarin agzi aslinda kuku gibi yapmis giger ama "abi bunu gosteremeyiz" diye degistirtmisler sonra. facehugger agizdan girip dolluyor—ki burada bence cok fena gay sex saksosu cagrisimi var. sonra sonra...eeee...ash'in ripley'in agzina porno dergisi sokarak oldurme girisimi mi dersin, yaratigin lambert'in malum yerlerine dogru soktugu kuyrugu mu dersin. ohoooo. bak bi de ash'in kaninin renginin beyaz olmasi var. artik bu atmik mi degil mi orasini size birakiyorum.

    gerilim/bilimkurgu janrinda rakipsiz bir numaradir bu film, 1979'da yapilmis olmasina ragmen! serinin ikinci filmi (ki bence son filmidir. 3 ve 4 bana gore hic varolmadilar) ise atmosfer veya gerilim olarak bunun yanindan gecemez. sadece iyi bir action filmidir bence.
  • bu filmle çekildiği yılı bir türlü bağdaştıramam nedense. o senenin dandik bilimkurgu ve korku filmlerinin saçmasapan efektlerine göre devrim sayılabilecek efektleri ağzım açık izlerken aklıma nedendir bilinmez disco'ya dansetmeye giden insanlar, studio 54 konsepti gelir, türkiye'nin içinde bulunduğu karanlık durum, çaresizlik, yağ ve tüp kuyrukları gözümün önüne gelir kendi kendime kızarım, cevapsız sorular gelir aklıma, ridley scott bunu nasıl başardı, nasıl kalıplardan sıyrılıp böyle bir projeye imza attı.. işte o yüzden 1979'u illa funk/disco veya buhran yılı olarak görmemeye başladım artık.. ilk filme bakıyoruz, fazla 70'leri hatırlatan bir görüntü yok, sadece ripley'in saçları ve iç çamaşırı ve diğer siyah eleman biraz funk soul brother'ı hatırlatıyor.. onun dışında oldukça zamanının ötesinde bir film bu.. bunun gibi aynı sene çekilmiş bir film daha var ki..
    (bkz: mad max)
  • bu filmde aklıma kazınan ve bence filmi dier bilimkurgulardan ayıran önemli sahneler vardır,

    mesela brett, filmin en embesil karakteri ripleyin kediciğini ararken, araya giren kısa bi görüntüde alienı zincirlere tutunurken görürüz, ama scott bu sahneyi öle bi çekmiştir ki defalarca izledikten sora anca farkedersiniz yaratığı, hemen sonra brett kediyi tam buldum derken, yaratık arkadan gelir ve brettin ..... fakat yaratık bretti haklarken scott bize bi şey göstermez, sadece olanları izleyen kedinin donuk ifadesini seyrederiz offfffff beeeeee
  • filmde android ash, zenomorfu kane'in oğlu olarak adlandırır: görsel

    zenomorf ya da alien adını böylece göğsü patlayan mürettebat üyesi kane'den alır. bir bakıma alien, kane'in karnından yeniden-doğar. insan ile android arasındaki farkın belirsizleşmesi imgesi ise özellikle blade runner'da ayyuka çıkacaktır.

    yeniden-doğuş anti-hristiyan bir doğum seremonisidir ve aynı zamanda meryem kültünü de yapıbozumuna uğratır, çünkü tekil formun dünyaya gelişi için kutsal bir ikonaya, herhangi bir kadına, yani anneye ihtiyaç kalmamıştır. bu anlamda yeniden-doğum kutsal anne imgesini de bertaraf eder. ridley scott, alien* ile bu temalara bu kez muhafazakâr bir bakışla yeniden döner.

    salt bu açıdan bile alien 70'ler amerikan sinemasının en ilginç filmlerinden biridir. belki de bu dönemde çekilmiş en feminist filmdir. ama gel gör ki alien'ın yapışkan ağzı vajinayı fazlasıyla andırdığı için radikal bir bakışla kadın korkusunu çağrıştırır. tekinsiz bir şeydir bu: hem fazlasıyla tanıdık hem de fazlasıyla yabancı (alien).

    onun bu çelişkili görüntüsü iğdiş anksiyetesini sürekli akla getirir. eril dünya için karanlık ve tehditkâr baba imgesinin yeniden-anımsanışıdır. ya onu gemideki genç bir kadının, serinkanlı ripley'in uzay boşluğuna fırlatışı? erkeğin gücüne ihtiyaç olmadığının bir başka göstergesidir bu. ripley'in deyişiyle "fahişe"nin hakkından güçlü bir kadın gelmiştir işte. bunları devamında çekilen filmleri yok sayarak yazıyorum tabii. devam filmleri metadır, sanat eseri değil.

    rahatsız edici kusuruna (zenomorf'un yapışkan ağzı ve çağrışımsal kaynakları) rağmen yetkin bir başyapıttır alien. yeniden keşiflere her daim açık bir filmdir.

    ayrıca bkz;

    (bkz: blade runner /@hanging rock)
    (bkz: do androids dream of electric sheep /@hanging rock)
  • şaheserin 40. yılı şerefine hakkında bir şeyler karalamak boynumuzun borcudur. 1979 yılında çekilen bu bilim kurgu başyapıtı öyle bir filmdir ki filmin yaratcısı ridley scott bile alien filmleri açısından bu filmin üstüne çıkabilmeyi becerememiştir. 2010 yılından sonra çektiği prometheus ve alien covenant filmleri milyonlarca dolarlık bütçeleri ve barındırdığı birbirinden yetenekli oyunculara rağmen kalite anlamında ilk filmin yanına dahi yaklaşamamıştır. şimdi, ardından pek çok devam filminin gelmesine sebep olan ve bilim kurgu sinemasına damga vuran bu eşsiz sinema eseri hakkında ilginizi çekebilecek bilgilere yer verelim.

    -spoiler-

    filmin orijinal ismi "star beast (yıldız canavarı)" olarak belirlenmiş; ancak bu isim senaryo yazarları tarafından hiç beğenilmemiş. senaryoda sürekli "alien" kelimesinin kullanılması sebebiyle kimin aklına gelmişse gelmiş ve filmin adı "alien" olarak değiştirilmiş. bu gizemli ve yalnız ruhlu isim elbette ki filme daha çok uymuş.

    filmin yapımcılara tanıtımı aşamasında senaryoya şöyle bir not düşülmüş. "ıt's like jaws, only in space (jaws gibi ama uzayda geçeni)". biliyorsunuz spielberg'ün jaws filmi birkaç sene öncesinde büyük gişe yapmıştı. bu not belli ki yapımcıları ikna etmeye yetmiş.

    filmin bugünkü parayla bütçesi yaklaşık 15 milyon dolar kadardı. ridley scott'ın prometheus filminin bütçesi 130 milyon, alien covenant filminin bütçesi ise 97 milyon dolardı. demek ki neymiş, çok para harcamak filmi güzel kılmıyormuş.

    izlediğimiz o korkutucu alien bedenlerini, ressam h.r. giger kendisine ait necronom iv adlı tablodan esinlenerek oluşturmuştur. korkutucu tablo ancak filmdeki alien bedenlerinde göz bulunmamaktadır. ressam bunu, canavarı ruhsuz ve daha vahşi gösterebilmek için bilerek tercih etmiştir.

    dikkat ederseniz filmde yer alan uzay gemisi kadrosu bilim adamları ve entel dantel tiplerden ziyade kaba saba tiplemeli mavi yakalılardan oluşmaktadır. zaten yönetmen filminden bahsederken bu ekip için, uzayda görev alan kamyon şoförleri diye bahsetmiştir. aslında bu tercihin altında da, daha çok izleyiciye hitap etmek gibi parasal kaygılar yatmaktadır.

    alien kostümünün altında arz-ı endam eden oyuncu bolaji badejo isimli nijeryalı sıradan bir öğrencidir. kendisine, filmin çekim ekibinde yer alan biri, şans eseri bir barda denk gelmiştir. gerçek alien

    senaryoda hiçbir karakter cinsiyeti belirtilerek yazılmamış. anlayacağınız efsanevi ripley karakterinin cinsiyeti başta belli değilmiş. karakterin kadın olmasına son anda karar verilmiş. verilen bu kararla da sinema tarihine eşsiz bir kadın kahraman kazandırmış oldular.

    film perdeye yansımadan önce alien'ın kendisine hiçbir şekilde fragmanlarda yer verilmemiş. alien'ı, ilk defa beyaz perdede görmesi sağlanarak seyircinin daha çok etkilenmesi hedeflenmiş.

    alien'ın vücudunda dolaşan asidimsi kan mantıklı bir sebeple tercih edilmiş. mürettebatın, yaratığı kolaycana vurup öldürmemesi için böyle pratik bir çözüm bulmuşlar.

    filmde yer alan masumane kedimizden korku dolu oyunculuk anları yakalayabilmek adına sete köpek getirmeyi uygun görmüşler. kedinin, yaratığı görüp korktuğu sahnelerde kediyi korkutmak için bu köpek kullanılmış.

    ripley rolü için meryl streep düşünülmemiş değil; ama ridley scott bunu kabul etmemiş. o sıralarda streep, kanserden erkek arkadaşını kaybetmiş. filmde sürekli birilerinin ölüyor olması ve hayatta kalan tek kişinin ripley olması sebebiyle streep'in filmden rahatsızlık duyabileceği düşünülmüş.

    filmin meşhur yemek sahnesini izleyen herkes çok iyi bilir. yaklaşık bir saat boyunca beklediğimiz sahne artık gelmek üzeredir. yaratığı tam anlamıyla göreceğimiz sahne budur ve bizler bunu filmi ilk seyrettiğimizde bilmiyorduk. bizler gibi, göğsü parçalanan kane karakteri dışındaki diğer oyuncular da o sahnede tam olarak ne yaşanacağını bilmiyormuş. yaratığın bir yerlerden çıkacağı bilinse de bunun göğüsten fırlamak şeklinde olacağı kimseye söylenmemiş. yani o sahnede izlediğiniz tüm tepkiler tamamen doğal. hatta oyuncu yaphet kotto, o sahnenin ardından odasına kapanmış ve bir süreliğine kimseyle konuşmamış.

    son ilginç bilgi de benden gelsin. filmde dikkat ederseniz mürettebatın uyandığı ilk sahnede uyanan ilk mürettebat olan kane karakteri, filmde aynı zamanda ilk ölen karakter. bunu bilerek mi tercih ettiler bilmiyorum ama yakalaması hoş bir ayrıntıydı benim için.
  • bende acayip alien/blade runner hayranligi vardi 90'larda. bir dunya para harcayip giger'in kitabini yurtdisindan getirtmis, posterlerini lobi kartlarini falan ne bulursam toplamistim. taa ki 2000'lerin ortasindaki melun bir gune kadar. artik bir espiri sonrasinda mi yoksa rastgele bir benzestirme sonucu mu hatirlamiyorum bir anda alien filmiyle gizli cekim amator turk pornosu arasindaki benzerlik aklima mih gibi cakildi. hani espiri olsun diye soylemiyorum, nasil ki they're taking the hobbits to isengard montaji yuzunden koca lotr serisini seyrederken kahkaha atiyorsak, bu da benzer bir sartlanma iste. ama gercekten benziyor lan;

    evlerden irak tipsiz korkutucu bir mahlukat var, kapali alanda kistirdigi bir kiza tohumlarini sacmak icin azim ve sebatla cabaliyor. evde kimseyi takmadan kameranin onunden gecen dolasan bir kedi var, kiz uzerinde kulotla kose bucak kacmaya calisiyor, mahlukat vaz gecmiyor tohumunu bosaltmak icin her yolu deniyor. yemin ederim arkaya televizyon sesi koy, "kizim bosalmazsam agri yapiyor diyorum sana", "askim noolur dur, simdi olmaz", "ya bana guvenmiyo musun" "askim dur diyorum", "beni seviyosan bari biraz agzina al" gibi konusmalar koy al sana 2000'lerin gizli cekim amator turk pornolarindan herhangi biri.

    hayir giger'in resimleri zaten dibine kadar erotik ve fallik, alien'in yayilis fikri de ozunde vucut istilasi ve tecavuz korkusundan cikan bir tema. buna bir de yukarda yazdigim benzesme eklenince o kadar sene hayran oldugum filmi oturup agiz tadiyla izleyemiyorum artik. oturup 5 saatlik sanat filmleri izliyorum, kafam rahat. hem oyle daha entelektuel bir izlenim birakmayi umuyorum hatunlar uzerinde. eee ne de olsa erkeklik var serde, ozumuz alien'lik anasini satayim.
hesabın var mı? giriş yap